Finito l'estate
Şimdi buraya ciddi ve akıcı bir şekilde yazmayı ne çok dilerdim lakin fıtratıma ters... Daldan dala, aklıma ne eserse yazmak bana göre olsa gerek. Malum 1 Ekim tarihinde Türkiye'ye dönüş yaptım (ağlaya zırlaya). Buradan da epey zor ayrılmıştım aslında. Annem 'alışınca buraya gelmek istemeyeceksin' dediğinde ' ya saçmalama anne nasıl alışırım çabucak biter umarım' diye yakınıyordum. Sonra farkında olmadan alıştığımı farkettim... Sıcağını, dinginliğini, karmaşasız ve sakin sabahlarını, tertemiz denizlerini, kültürlü insanlarını her şeyini çok ama çok sevmiştim. Bana göre hiç şüphesiz ben İtalya'nın en güzel yerindeydim. Ama her güzel şey gibi bu da bitti... Aklımda başka neler kaldı peki Sardunya'ya dair? Sevgili Claudio'nun yapmış olduğu Lazanya ve gorgonzolalı makarna, her daim neşeli olan biricik mentörümüzle geçirdiğimiz neşeli günler, yiye yiye usanmadığım marmelatlı yoğurt ve hindistan cevizli dondurma, Zaza Kebap bir de çok beğendiğim limonçello ve spritz.
Olur da bir gün yolunuz düşerse Peter Pan'dan dondurma yemeyi sakın atlamayın, Old Square İrish Pub'da limonçello deneyin, her yerde olmasına rağmen her yerde aynı tadı vermeyen Spritz'i ya Tiffany'de ya da Laif'de tadın. En güzel plaj neresidir derseniz de Poetto her yere çok yakın olduğu için biz 3 ay boyunca orayı tercih ettik ancak Villasimius'u ve Mari Pintau'yu hiçbir şeye değişmem. Uzaklık hiç sorun değil derseniz de Qhia plajını kesinlikle görmeniz gerek. Cagliari çok dağlık bir bölge olduğu için biz güneşin batışını güzel bir şekilde görmek için epey yer aramıştık. Mari Pintau'da keyifle güneşin batışını izleyebilirsiniz.
Hayatımın hiç şüphesiz en güzel 3 ayını geçirdim burada ancak biraz da gezgin ruha bürünüp ana karaya geçme kararı aldık projeyi bitirmeye 8 gün kala... Rotamız Pisa-Roma-Venedik-Floransa şeklindeydi. Buralarda spesifik şeyler yapmamakla birlike en neşeli günlerimi geçirdim diyebilirim. Parasızlığın dibine vurduğumuz zaman gecenin bir yarısı istasyonda ton balığı kutusunu açmaya çalışırken bütün istasyonu yağa bulamamızdan tutun, gece 3e kadar sokakta uyuyuşumuza, bütün toplu taşımalara illegal binişimize Roma'da hazırlıksız yağmura yakalanıp tepeden tırnağa ıslanana kadar her an eğlenceliydi. Öyle ki Türkiye'de gece 11 de bakkala ekmek almaya gidemeyen ben hiç bilmediğim bir ülkenin şehrinde sokakta uyuyanlarla birlikte oturup zerre korkmadım. Bu da Avrupa farkı deyip ülkemin pek güzel insanlarını tartışmaya başlamak istiyorum. Önceden hep sorgulardım Avrupa neden bizi almıyor yeaa diye. Adamlar haklı, üzgünüm sonuna kadar haklı. Geldim geleli bir gün sokakta tartışmadan eve dönemedim. Yaya geçidinde geçmek için dakikalarca çabalıyorum, benim yolum ya benim ! benim hakkım. Kırmızı yandığı halde 'malak' gibi geçen insancıkları hiç saymıyorum. 3 ay çok uzun bir süre olmamasına rağmen bir gün bile korna sesi duymadığımdan İstanbul beni şuan nasıl boğmaya başladı tarifsiz. Hep bir kavga gürültü, 'bana niye baktın, sana mı baktı, kardeşim ittirmeden geç, lan ne çarpıyorsun' vs vs. Her neyse bunu dozunda bıraksam iyi olur sanırım.Bu arada bütün İtalya'da toplu taşımalara illegal bindik evet, gönül razı değildi lakin öğrencilik halleri böyle gerektiriyordu. Öyle ki Venedik'te waterbus kullanmamız gerekti sadece 6 kezcik. Ve gidiş geliş sadece 14 euro idi.
Her neyse günler göz açıp kapayıncaya dek geçiyordu... Sevgili kurumumuz bize veda yemeği düzenledi. Tüm AGAPE ailesi, operatörlerle birlikte oradaydık.Sanırım en keyifli günlerimden biriydi o günde. Balık yiyecektik ancak ondan önce elbette İtalyan kültürü gereği makarna yiyecektik, ardından balık. Herkes tek tek veda konuşması yaptı ki benim gibi duygusal biri için fazla hüzünlüydü. 37637 adet fotoğraf çekmeyi de unutmadık elbet.
İş yerimde son gün de veda yemeği kadar üzücüydü. Sevgili Bianca ve Benigno'yu ömrüm boyunca unutmayacağım... Tabi AGAPE ailesini ve en güzel günlerimi geçirmeme sebep olan sevgili Claudio'yu...
İnanıyorum bir gün hepsiyle tekrardan görüşeceğim, onları seviyorum...
Cagliari'ye inmek üzereyken... 2 Temmuz 2015. İlk tepkimiz 'bu ne yaaa nasıl bir yer burası rezalet'
Calamosca'da sabah saat 07.00. İlk kez dışarıda uyumanın tadına varmıştım. Uyandığımda güneş yeni doğmaya başlamıştı...
Cagliari'nin en güzel plajlarından Qhia'da bir Türk imza bırakmış :)
Bu da bahsettiğim en güzel plaj Qhia.
İtalya'nın meşhur içeceği spritz. İlk denediğimde tabiki her şeyin ilkini eleştirdiğim gibi buna da çok kötüüüü demiştim, ama içtikçe tadının farkına vardım. Cagliari'ye gidecek olursanız şayet Piazza yenne'den aşağı inerken solda Tiffany'de içmeniz gerek. Hem mekan oldukça güzel, hemde spritzi şahane.
Cagliari'nin en yüksek noktası La Sella Del Diavolo (Şeytan tepesi olarak geçiyor.) Kül kedisinin burada gerçekten olduğunu düşünüyorlar ki en tepedeki ayak izlerini bile göstermişlerdi. :)))
Bütün gün otursanız zerre kadar bıkmayacağınız Cagliari limanı.
Aynı noktada bu kez gün batımı...
Türklerin buluşma noktası ZaZa Kebab.
Koordinatörümüz Analissa ve mentörümüz Claudio. Çok özledim çokç
Hımmmm ne mi istedimmm? :D
Limanın bulunduğu cadde. Via Roma...
Çalıştığım evden bir fotoğraf
Abartmıyorum hayatımda yediğim en güzel makarna değil yemekti soldaki. Somon balıklı spagetti. Aklıma geldikçe deliriyorum. :)
Bu da benim canım Bianca'm. Beni hatırlıyor mudur ya da aklına geliyorum mu bilmiyorum ama ben oradaki herkesi çok özledim.
Türklerin buluşma noktası demiştim size. :D
Benim AGAPE ailemmmmm <3
Qhia...Qhia'dan çıkarken sol tarafa doğru bir 15 dakika yürürseniz Cala Cipolla adındaki plaja ulaşabilirsiniz.Cagliari'dekiler bu plajın çok özel olduğunu düşünüyor.
Son kahvaltım...
Burası da Tunus sınırı. Azıcık yüzseydik Tunus'u da görecektik :P.
İtalyan şef Claudio Zedda'nın hazırlamış olduğu dana etli lazanya. Soldaki pembe olanda yine oranın meşhur içeceklerinden ancak adını hatırlayamadım.
BENİM GÜZEL ŞEHRİM
Burası da Mari Pintau. Villasimus ile Quartu arasında kalıyor. Gördüğünüz gibi suyu da inanılmaz temiz ve güzel. Bir defa akşam gittiğimizde ki gidiş epey zor şu gördüğünüz yeşilliklerin hepsini aşmak gerekiyor, dönerken yolumuzu kaybetmiş epey korkmuştuk. Keşke yine gidebilsem de 3 gün boyunca kaybolmuş olarak yürüsem, razıyım.
Liman...
Roma'da iliklerime kadar ıslandığım dakikalar :)
Floransa gece saat bilmem kaç, gözlerim kırmızı ve uykulu... :(
Olur da bir gün yolunuz düşerse Peter Pan'dan dondurma yemeyi sakın atlamayın, Old Square İrish Pub'da limonçello deneyin, her yerde olmasına rağmen her yerde aynı tadı vermeyen Spritz'i ya Tiffany'de ya da Laif'de tadın. En güzel plaj neresidir derseniz de Poetto her yere çok yakın olduğu için biz 3 ay boyunca orayı tercih ettik ancak Villasimius'u ve Mari Pintau'yu hiçbir şeye değişmem. Uzaklık hiç sorun değil derseniz de Qhia plajını kesinlikle görmeniz gerek. Cagliari çok dağlık bir bölge olduğu için biz güneşin batışını güzel bir şekilde görmek için epey yer aramıştık. Mari Pintau'da keyifle güneşin batışını izleyebilirsiniz.
Hayatımın hiç şüphesiz en güzel 3 ayını geçirdim burada ancak biraz da gezgin ruha bürünüp ana karaya geçme kararı aldık projeyi bitirmeye 8 gün kala... Rotamız Pisa-Roma-Venedik-Floransa şeklindeydi. Buralarda spesifik şeyler yapmamakla birlike en neşeli günlerimi geçirdim diyebilirim. Parasızlığın dibine vurduğumuz zaman gecenin bir yarısı istasyonda ton balığı kutusunu açmaya çalışırken bütün istasyonu yağa bulamamızdan tutun, gece 3e kadar sokakta uyuyuşumuza, bütün toplu taşımalara illegal binişimize Roma'da hazırlıksız yağmura yakalanıp tepeden tırnağa ıslanana kadar her an eğlenceliydi. Öyle ki Türkiye'de gece 11 de bakkala ekmek almaya gidemeyen ben hiç bilmediğim bir ülkenin şehrinde sokakta uyuyanlarla birlikte oturup zerre korkmadım. Bu da Avrupa farkı deyip ülkemin pek güzel insanlarını tartışmaya başlamak istiyorum. Önceden hep sorgulardım Avrupa neden bizi almıyor yeaa diye. Adamlar haklı, üzgünüm sonuna kadar haklı. Geldim geleli bir gün sokakta tartışmadan eve dönemedim. Yaya geçidinde geçmek için dakikalarca çabalıyorum, benim yolum ya benim ! benim hakkım. Kırmızı yandığı halde 'malak' gibi geçen insancıkları hiç saymıyorum. 3 ay çok uzun bir süre olmamasına rağmen bir gün bile korna sesi duymadığımdan İstanbul beni şuan nasıl boğmaya başladı tarifsiz. Hep bir kavga gürültü, 'bana niye baktın, sana mı baktı, kardeşim ittirmeden geç, lan ne çarpıyorsun' vs vs. Her neyse bunu dozunda bıraksam iyi olur sanırım.Bu arada bütün İtalya'da toplu taşımalara illegal bindik evet, gönül razı değildi lakin öğrencilik halleri böyle gerektiriyordu. Öyle ki Venedik'te waterbus kullanmamız gerekti sadece 6 kezcik. Ve gidiş geliş sadece 14 euro idi.
Her neyse günler göz açıp kapayıncaya dek geçiyordu... Sevgili kurumumuz bize veda yemeği düzenledi. Tüm AGAPE ailesi, operatörlerle birlikte oradaydık.Sanırım en keyifli günlerimden biriydi o günde. Balık yiyecektik ancak ondan önce elbette İtalyan kültürü gereği makarna yiyecektik, ardından balık. Herkes tek tek veda konuşması yaptı ki benim gibi duygusal biri için fazla hüzünlüydü. 37637 adet fotoğraf çekmeyi de unutmadık elbet.
İş yerimde son gün de veda yemeği kadar üzücüydü. Sevgili Bianca ve Benigno'yu ömrüm boyunca unutmayacağım... Tabi AGAPE ailesini ve en güzel günlerimi geçirmeme sebep olan sevgili Claudio'yu...
İnanıyorum bir gün hepsiyle tekrardan görüşeceğim, onları seviyorum...
Cagliari'ye inmek üzereyken... 2 Temmuz 2015. İlk tepkimiz 'bu ne yaaa nasıl bir yer burası rezalet'
Calamosca'da sabah saat 07.00. İlk kez dışarıda uyumanın tadına varmıştım. Uyandığımda güneş yeni doğmaya başlamıştı...
Cagliari'nin en güzel plajlarından Qhia'da bir Türk imza bırakmış :)
Bu da bahsettiğim en güzel plaj Qhia.
İtalya'nın meşhur içeceği spritz. İlk denediğimde tabiki her şeyin ilkini eleştirdiğim gibi buna da çok kötüüüü demiştim, ama içtikçe tadının farkına vardım. Cagliari'ye gidecek olursanız şayet Piazza yenne'den aşağı inerken solda Tiffany'de içmeniz gerek. Hem mekan oldukça güzel, hemde spritzi şahane.
Cagliari'nin en yüksek noktası La Sella Del Diavolo (Şeytan tepesi olarak geçiyor.) Kül kedisinin burada gerçekten olduğunu düşünüyorlar ki en tepedeki ayak izlerini bile göstermişlerdi. :)))
Bütün gün otursanız zerre kadar bıkmayacağınız Cagliari limanı.
Aynı noktada bu kez gün batımı...
Türklerin buluşma noktası ZaZa Kebab.
Koordinatörümüz Analissa ve mentörümüz Claudio. Çok özledim çokç
Hımmmm ne mi istedimmm? :D
Limanın bulunduğu cadde. Via Roma...
Abartmıyorum hayatımda yediğim en güzel makarna değil yemekti soldaki. Somon balıklı spagetti. Aklıma geldikçe deliriyorum. :)
Bu da benim canım Bianca'm. Beni hatırlıyor mudur ya da aklına geliyorum mu bilmiyorum ama ben oradaki herkesi çok özledim.
Türklerin buluşma noktası demiştim size. :D
Benim AGAPE ailemmmmm <3
Qhia...Qhia'dan çıkarken sol tarafa doğru bir 15 dakika yürürseniz Cala Cipolla adındaki plaja ulaşabilirsiniz.Cagliari'dekiler bu plajın çok özel olduğunu düşünüyor.
Son kahvaltım...
Burası da Tunus sınırı. Azıcık yüzseydik Tunus'u da görecektik :P.
İtalyan şef Claudio Zedda'nın hazırlamış olduğu dana etli lazanya. Soldaki pembe olanda yine oranın meşhur içeceklerinden ancak adını hatırlayamadım.
BENİM GÜZEL ŞEHRİM
Burası da Mari Pintau. Villasimus ile Quartu arasında kalıyor. Gördüğünüz gibi suyu da inanılmaz temiz ve güzel. Bir defa akşam gittiğimizde ki gidiş epey zor şu gördüğünüz yeşilliklerin hepsini aşmak gerekiyor, dönerken yolumuzu kaybetmiş epey korkmuştuk. Keşke yine gidebilsem de 3 gün boyunca kaybolmuş olarak yürüsem, razıyım.
Liman...
Floransa gece saat bilmem kaç, gözlerim kırmızı ve uykulu... :(
Yorumlar
Yorum Gönder