DOYUMSUZLUKTA ZiRVEYE ULAŞTIK
DOYUMSUZLUKTA ZiRVEYE ULAŞTIK
Yine kendi halimde dolaştığım bir gün Suriye’li olduklarını tahmin ettiğim bir aile ile karşılaştım. Babanın elinde paket paket selpak vardı, her karşılaştığına satmaya çalışıyordu. Çaresiz görünen babaya, uzun uzun bakan çocuğu daha da çaresiz görünüyordu. O saatte muhtemelen okulda olması gerekirdi; o yaşlardaydı… Ama o babası ile birlikte para kazanmaya çalışıyordu. Olanları gözlemlerken kendimi tartma ihtiyacı hissettim. Bu olaydan sadece 5 10 saniye önce alışverişte neler alacağımı düşünüyordum. Üstelik ihtiyaç değil sadece istekti alacaklarım. Bitmek tükenmek bilmeyen isteklerim, üstelik doyumsuz bir şekilde. İstediğimi aldım mı? Bir ay sonra yenisini, iki ay sonra daha da yenisini…Daha 10 yaşında olan kardeşimin bile istekleri yaşını aştı. Tablet, telefon, kamera vs vs.
5 yıl öncesine baktığımda bu denli alışveriş tutkunu, harcama meraklısı olmadığımı fark ediyorum. Yaşa bağlı desem peki o zaman kardeşimin bu istekleri neye bağlı ? Yetinmek diye bir şey öğretmişti oysa annem bize. Bu çok önemli; ‘yetinmeyi bilmek’. Olanla idare etmek… Oysa artık annem bile yetişemiyor bizim tüketim hızımıza.
Yine kendi halimde dolaştığım bir gün Suriye’li olduklarını tahmin ettiğim bir aile ile karşılaştım. Babanın elinde paket paket selpak vardı, her karşılaştığına satmaya çalışıyordu. Çaresiz görünen babaya, uzun uzun bakan çocuğu daha da çaresiz görünüyordu. O saatte muhtemelen okulda olması gerekirdi; o yaşlardaydı… Ama o babası ile birlikte para kazanmaya çalışıyordu. Olanları gözlemlerken kendimi tartma ihtiyacı hissettim. Bu olaydan sadece 5 10 saniye önce alışverişte neler alacağımı düşünüyordum. Üstelik ihtiyaç değil sadece istekti alacaklarım. Bitmek tükenmek bilmeyen isteklerim, üstelik doyumsuz bir şekilde. İstediğimi aldım mı? Bir ay sonra yenisini, iki ay sonra daha da yenisini…Daha 10 yaşında olan kardeşimin bile istekleri yaşını aştı. Tablet, telefon, kamera vs vs.
5 yıl öncesine baktığımda bu denli alışveriş tutkunu, harcama meraklısı olmadığımı fark ediyorum. Yaşa bağlı desem peki o zaman kardeşimin bu istekleri neye bağlı ? Yetinmek diye bir şey öğretmişti oysa annem bize. Bu çok önemli; ‘yetinmeyi bilmek’. Olanla idare etmek… Oysa artık annem bile yetişemiyor bizim tüketim hızımıza.
Şimdilerde
her şey tüketim üzerine her şey. Değil vücut ya da yüz kremi tırnağa, kirpiğe
kadar çeşit çeşit kürler, kremler, jeller var. İnternete girdiğin an alıyorsun mesajı
sağda solda çıkan alışveriş reklamları sayesinde . Sosyal medya desek daha
beter. İnstagrama bakıyorum baştan aşağı butik hesapları , twitter desek oluşturulan
taglerle tüketime çağrım yapılıyor. Hangimiz yarın yeni bir şey alcağımızın
hayalini kurmadan uyuyoruz artık ? Hangimiz beğendiğimiz bir şeyden ‘aman
ihtiyacım değil neden alayım’ diyerek vazgeçiyoruz. Henüz 2015 kışındayken 2016
kışında ne giyeceğimizi düşünüyoruz. O halde ‘ bu gidiş nereye ?’ diye sorup
yazımı hikayeyle noktalıyorum.
----Adam, dalgın ve yorgun
bir halde evine doğru yürüyordu. Bazen kendi kendine konuştuğu oluyordu: -Rica
etsem ev sahibi bu ay dursa, gelecek ay... Sonra kendisine kızarak "Sanki
gelecek ay gökten para yağacak. Hem ev sahibim de zengin biri sayılmaz ki.
Kimseden borç istemeye de yüzüm kalmadı. “Alacağı parayı ve ödeyeceği
borçlarını düşünüyordu. Adam evine geldiğini fark etti. İçeri girdi,
sıkıntılarını olabildiğince ailesine yansıtmayan biriydi. Yüzündeki sıkıntılı
ifadeyi zorla da olsa değiştirdi, güler yüzle içeri seslendi:-Alo !.. Kimse yok mu?
Bu yorgun ve yaşlı adamı karşılayacak kimse yok mu?Hanımı koşarak geldi,
ceketini aldı:-Kusura bakma bey,
geldiğini duymadım.-Benim tatlı kızım nerde
bakayım, saklandı mı yaramaz? Anne başını önüne eğdi...-Ne oldu, bir şey mi
var? Söylesene canım.-İçerde ağlıyor.-Ağlıyor mu? Niye?-Ayakkabı istiyor.-Daha önce konuşmuştuk,
alamayacağımı söylemiştim. Hem ayakkabısı eski değil ki.-Eskidiği için değil,
arkadaşlarında gördüğü, yeni çıkan bir ayakkabıdan istiyor.-Hanım biliyorsun para
durumunu.-Ben biliyorum da...-Bir daha konuşayım
bakalım, benim kızım anlayışlıdır. Çağır gelsin.Kadın kızını çağırdı,
kalkmak istemeyen kızını zor da olsa ikna etti, babasının yanına getirdi.
Babası yanına oturttu. Olabildiğince kırmamaya çalışarak konuştu:
-Kızım, seninle daha
geçen akşam konuşmuştum. Ayakkabı alacak kadar paramız yok, hem ayağındakiler
de eski değil.-Başkası nasıl alıyor?-Yavrum onların durumu
daha iyiyse alabilirler. Bizim şimdi iyi değil. Bekle belki bir kaç ay sonra
alabiliriz.-Banane arkadaşlarım
aldı, ben de alacağım.-Kızım sana o ayakkabıyı
alırsak elimizde para kalmıyor. Getir bakayım sen şimdi giydiğin
ayakkabılarını.Kız hışımla getirdi,
yere attı. Adam çocuğun saygısızlığını görmemezlikten geldi. Küçük çocuklar
için böyle heveslerin ne derece önemli olduğunu biliyordu. "Hele
arkadaşlarından biri onu kıskandırdıysa, o küçük dünyasında tüm hayali o
ayakkabı olmuştur, başka bir şey düşünemez bile." diye aklından geçirdi. Fakat
adamın da yapacak bir şeyi yoktu. Çok uzun bir sessizlik oldu, adam kızını
kırmadan nasıl çözüm bulacağını düşünüyordu. Hanımı ise kocasının ayakkabıların
yere atılışına sinirlendiğini düşünüp endişe ile bekliyordu. Adam umutsuzca
kızına bir daha sordu:
-Kızım,bu ayakkabılar
hiç de eski görünmüyor, bir kaç ay daha giysen?-Eski işte eski, giymem.
Bunlar eski!..Adamın içi içini
yiyordu. Bir medet arar gibi hanımına baktı. Yıllardır sıkıntı içinde yaşayan
ama eve her gelişinde güler yüzünü eksik etmeyen vefâkar karısı, yapacak bir
şeyi olmadığını göstermek için ellerini iki yana açtı. Adam birden ayağa
kalktı, giyinmeye başladı.
-Kızım madem benim,
"Ayakkabın eski değil." sözüme inanmıyorsun, giy ayakkabılarını,
dışarıda az önce gördüğüm bir çocuğa soracağız, sen soracaksın. Eğer sorduğun
çocuk bu ayakkabılar için "Eski" derse veya beğenmezse söz!..
İstediğin o ayakkabıları alacağım.
Ayakkabı alınmasından
tamamen ümitsiz olan kız bunu duyunca heyecanlandı. Hemen hazırlandı. Baba kız
el ele sokağa çıktılar. Hiç konuşmadan bir kaç sokak geçmişlerdi ki, babası az
ilerdeki köşeyi gösterdi:
-Bak şu köşede oturan
bir çocuk var, hemen hemen senin yaşlarında. Sor bakalım ayakkabıların güzel mi
değil mi.
Kız hevesle çocuğun
yanına koştu ama durdu kaldı. Çocuğun şaşkın bakışları arasında birkaç saniye
orada kaldıktan sonra ağlayarak babasına doğru koştu. Soramamıştı.
Babası ağlayan kızını
bırakıp, köşedeki çocuğun yanına gitti. Cebindeki bozuk paraları çocuğun
önündeki mendile bırakıp döndü. Çocuk, hâlâ ağlayarak uzaklaşan kıza
bakıyordu... Duvara yasladığı koltuk değneklerinin arasından.
Yorumlar
Yorum Gönder